17 Ağustos 2012 Cuma

Er-Rezzak El-Kerîm

Görkemli bir sofradır kâinat. Baştan sona rızıklarla donatılmıştır. Allah, kullarını besleyip doyurduğu sofrasında herkese rızkını, layığınca verir. Gıda midenin rızkıdır, ışık gözün, koku burnun, lezzet dilin, hikmetli söz zihnin, tefekkür aklın, muhabbet kalbin rızkıdır. Sadece bir nimetle bile tüm uzuvlarımızı rızıklandırır Allah. O, Rezzâk’tır. Rızka muhtaçların ihtiyaçlarını bilir. Tüm ihtiyaçları da farklı tarzlarda ve tekrar tekrar karşılar. Hazret-i Rezzâk’ın verdiği rızık da güzeldir, rızıklandırması da. Nimetlerine ulaşmak için bizde iştah yaratan ve onları iştahımıza cazip kılan, dolayısıyla ihtiyacımızı giderirken hem de kuluna zevk bahşeden O’dur.

Bilinmez okyanusların dibindeki yeni doğmuş balıklara da, yalçın kayalıkların derinliklerindeki kurtçuklara da rızıklarını yetiştiren, O’nun cömertlik çağlayanıdır. İkramları hiç bitmeyen, hazineleri hiç tükenmeyen Allah, Kerîm’dir. O’nun keremiyle yağmurlar yağar, toprak nimet fışkırır, ağaçlar meyve verir. Âlimlerin dilinde hikmet, annelerin sînesinde şefkat, nimetlere bereket olan, Hazret-i Kerîm’in keremidir. O’nun cömertliği, ilk nefeste hayata, son nefeste bekâya dönüşür. O’na tevekkül eden, ümidini O’na çeviren herkese Allah, Kerîm’dir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

İsteklerimiz gerçekleşmediğinde ne yapmalı?

»        Hayatta bazı isteklerimizin gerçekleşmesi sürecinde uzun süre bekleyebiliyoruz.
»      İş arıyorsunuz, evlenmek istiyorsunuz, müşterileriniz çoğalsın istiyorsunuz, hastalığınıza şifa arıyorsunuz, bir sevdiğinize kavuşmak istiyorsunuz, üniversiteyi kazanmak istiyorsunuz vs. Uzun süredir bekliyorsunuz.
»        Bu durumlarda nelere dikkat etmeliyiz?
»      Fiilî ve kavlî duâda eksikliklerimiz var mı, kontrol etmeliyiz.
»      Kesinlikle, istek odağımızı Cenab-ı Hakk’a çevirmeliyiz. Başka tüm ‘sebep’ bildiklerimizden umudu kesmeliyiz.
»      İsteklerimizi gerçekleştirmeye insanların gücü yetmez, sadece Allah’ın gücü yeter.
»      İnsanların yetki ve pozisyonları değişir, sadece Allah’ın saltanatı dâimîdir.
»      İnsanlar sizin talebinizi unutabilir veya ihmal edebilirler, Allah katında ise talebiniz sürekli biliniyor. Asla ihmal edilmez; bekletiliyorsa, öyle olması gerektiği içindir.
»      İnsanlar sizi tanımaz ve sizin için asıl neyin iyi olacağını bilemezler, oysa ki Allah sizi tanır ve hakkınızda neyin hayırlı olacağını bilir.
»      Sürecin Allah’ın bilgisi ve iradesi dahilinde gerçekleştiğini hatırlamalı ve ‘takdirin en uygunu, en güzeli’ olduğuna itimat etmeliyiz.
»      Siz, kendi bildiklerinizle ve içinde olduğunuz ruh halinizle sınırlanmış durumda talepte bulunuyorsunuz. Allah ise hakkınızda bir takdirde bulunurken, zaman, bilgi, duygu gibi sınırlar olmadan karar veriyor.
»      Bu sonuçla, Allah sizi müstakbel bir tehlikeden koruyor da olabilir.
»      Bu sonuçla, Allah sizi ‘o anda sizin akıl edemediğiniz’ bir başka talebe yönlendiriyor da olabilir.
»      Hiçbir zaman ümidi kesmeden, ‘hayırlı olan sonucu’ Allah’tan istemeye devam etmeliyiz.
»      Bilmeliyiz ki, zaten dünyada her istediğimizin kısa zamanda olacağı, her duamızın kabul edileceği garantisi yoktur. Bu durumun yaşanacağı yer, dünya değil Cennet’tir.

12 Ağustos 2012 Pazar

Günahların Hayata 11 Olumsuz Etkisi

İbn Kayyım el-Cevziyye, “Kalbin İlacı” adıyla dilimize çevrilen eserinde günahların hayatımıza etkilerini bir çok maddeyle açıklar:
  1. Günahta ısrarcı olan insana hayırlı işler zor gelmeye başlar.
  2. Günahlar, başka günahları da teşvik eder.
  3. Rızıkta darlığa yol açar. (Rızkı çekmede, günahları terk etmekten daha etkili yol yoktur.)
  4. Yalnızlık hissi yaşatır. (Rabbinden uzaklaştığı için.)
  5. Salih kimselerle günahkârın arasında soğukluk başlar.
  6. Kalpte karanlık doğurur, bu da insanın yüzüne yansır.
  7. Ömrü kısaltır. (Ömürde bereketsizliğe yol açar.)
  8. İlimden mahrum bırakır.
  9. İnsanda şevk ateşini söndürür.
  10. Diğer insanlar nezdindeki itibarını götürür. (Kul Allah’ı ne kadar seviyorsa insanlar da onu o kadar sever. Kul Allah’ın emir ve yasaklarına ne kadar saygılı davranırsa ona da o kadar saygılı davranılır.)
  11. Düşmanlarına cesaret verir. (Günahlar, insanın düşmanına gönderdiği birer yardımdır.)

13 Mayıs 2012 Pazar

"Son Gün" Sözü

Ey Sözümü İşiten Dostum;

Geleceğin de geleceğini hiç düşündün mü? Sana da yolların kapanacağını? Gözlerinin görmez olacağını, kulaklarının işitmez olacağını... Işığının yiteceğini, kollarının düşeceğini hiç hatırlar mısın?

Derslerin en ibretlisi bilinir cihanın dört yanında. Sonuna bakmaktır. Geleceğin geleceğini düşünmektir. Tedbir almak, yaşamak, âh etmemek için yaşamaktır. Sana sözüm şudur ki, nasıl yaşarsan yaşa hayatını, ama kendi iyiliğin için, sonra ‘pişman olmayacak’ şekilde yaşa.

Gel sen de, namazla Allah’ın muhafazası altına gir. Günahlardan sakın ki, Allah seni yüceltsin. İnsanlara iyilik et. Bu iyiliğini, Allah birer muhabbet olarak yerleştirsin onların kalplerine. Yürümemek olmaz nasılsa, sen güzel yolu yürü. Yüzmemek olmaz nasılsa, sen güzel denizi yüz. Binmemek olmaz nasılsa, sen güzel ata bin.

Ey Sözümü İşiten Dostum;

Dünyada denizlerin çekileceği, dağların çarpılacağı, bulutların yere bitişeceği zamanı merak ediyor musun? Sana söyleyeyim. Belki sen yetişmezsin. Dünyada denizler çekilmez senin varlığında. Ama bir günün gelmesi kesindir ki, senin denizlerin çekilir. Bir günün gelmesi kesindir ki, senin bulutların yere serilir. Güneşin akşama batacak olması kadar kesindir bu bir günün gelmesi.

el-Musavvir

Ruhlarımıza cisim verdi Yaradan. Mânâyı maddeye koydu. Görünmezlik halimizi görünür eyledi. Bize gözler, yüzler, bedenler, binalar, ağaçlar, renkler verdi. Kucağına düştüğümüz dünyayı bize âşinâ kıldı. Gözümüze görünür kılmakla kalmadı, gözümüze ‘hoş’ görünür eyledi. Allah, yarattıklarına suret giydirdi, şekil verdi. Varlığı tasvir eyledi. Tasavvurların alamadığı şekiller yarattı Hazret-i Musavvir. İnsanın yüzünü insana, âlemin güzünü âleme yakıştırdı. Renkleri ve şekilleri âhenkle raks ettiren O’ydu. Zarif sanatını suretlere nakşeden ve ‘görünür’ eyleyen de O’ydu.

Hazret-i Musavvir, yarattıklarına uygun gördüğü şekilleri hem estetik, hem işe yarar, hem de benzersiz yaptı. Göklerde tonlarca suyu taşıttığı bulut kütlelerine ayrı, toprakta tonlarca suyu yüklediği heybetli dağlara ayrı şekil verdi. Hiçbir dağı da, hiçbir bulutu da birbirinin aynı kılmadı. Verdiği her bir şekli birbirinden farklı imzaladı. Biri diğerinin hiçbir zaman aynı olmadı. Allah’ın tasvir ediciliği akılları hayrette bıraktı. Gökler âlemini, ateşler âlemini, deniz altını, toprak üstünü şekillerle süsleyen O’ydu. İnsanlara gönderdiği ilhamların eliyle binalarda, desenlerde, resimlerde de şekilleri yaratan yine O’ydu. Kalpleri elinde tutan, kalplerin üzerine adını yazan, Hazret-i Musavvir’di.